Domatesin Türkiye’deki tarihi

İtalyanlar’ın ve Fransızlar’ın önceleri süs bitkisi olarak yetiştirdikleri ve sonrasında sofralarının vazgeçilmezi olan; Kuzey Amerikalıların ise zehirli sandığı ve de Fatih Sultan Mehmet’in Osmanlı’da zehirli olduğunu düşünüp yasakladığı sebze olan domatesin Türkiye’deki tarihinden bahsedeceğiz.

Domatesin Avrupa’da yayılması pek kolay olmamış. İlk olarak domatesi kızartarak ve pişirerek yiyen insanlar bu tadı pek beğenmemişler. Fakat diğer taraftan domatesin zehirli olduğu düşünülüyormuş. Aslında pek de haksız sayılmazlar. Çünkü domatesin içerdiği asitten dolayı zehirlenme görülebilir. Özellikle çok fazla yeşil yani olgunlaşmamış domates yemek bu duruma neden olur.

Avrupa’da yaşayan zengin insanlar yüksek kurşun içeriğine sahip kalaylı tabaklardan yemek yiyorlardı. Domatesi bu tabaklarda yiyen insanlarda zehirlenme ve ölümlere yol açmıştı. Çünkü asit içeriği nedeniyle kurşunun çözülmesine ve kurşun zehirlenmesine neden oluyordu. Ancak fakir insanlarda bu durum gözlenmiyordu. Fakir insanların tahtadan yapılma tabaklarda yemek yemeleri bunu önlüyordu. Bu durum o zamanlarda domatesin zehirli sanılmasına neden olmuştu. Bu nedenle 1800’lü yılların sonuna kadar özellikle fakir insanlar tarafından yiyecek olarak tercih edilmiştir.

Domatesin kaderi ise 1700’lü yollarda Fiorentinalı bir aşçının ellerinde şekillenmiştir. Söz konusu aşçı domatesi çiğ olarak salatasında kullanınca ve bir de pizzası için sos yapınca domatesin önlenemez yükselişi başlamış.

Anadolu’da domates ile ilgili ilk kayıtlara 3. Ahmet döneminde, Damat İbrahim Paşa’nın aylık olarak tuttuğu 1723 yılındaki masraf kayıtlarında rastlıyoruz. Domatesi Osmanlı’ya tanıtan ve tohumlarını ilk getiren kişi; Halep’te 1799-1825 yılları arasında görev yapan İngiliz konsolosu John Barker’dır. Akabinde domates ilk kez sultan Abdülmecid döneminde (1839-1861) Anadolu’ya gelmiş, önce frenk elması denmiş, sonraları domates olarak adlandırılmış.

Domatesin rengi kızarınca çöpe atılıyormuş

İlk domatesler sarı ya da portakal rengindeydi. Osmanlı ‘da “frenk elması” denmesinin nedeni de bu olsa gerek. Bu ad Antep ve yöresinde “frenk” Kürtçe de “frengi” olarak hâlâ kullanılmaktadır (frenk kebabı vb.) O dönemlerde domatesleri yeşil ya da sarı iken yerler ve kızarınca, kırmızı renginden dolayı zehirli olduğu düşünüp çöpe atarlarmış. 

Örneğin İstanbul’u fethetmiş Fatih Sultan Mehmet, at üzerinde yaklaşık 43.000 kilometre kadar mesafe katetmiş Kanuni Sultan Süleyman, devrin en önemli iki ticaret yolu olan İpek ve Baharat yolunu ele geçiren Yavuz Sultan Selim hayatlarında hiç domates yememişler.

VAZGEÇİLMEZİMİZ OLDU

Günümüzde Türkiye, dünyanın en çok domates üreten ülkelerinden biri halinde. Birinci Dünya Savaşı sonrası Adana ve Trakya’da başladı, zamanla tüm yurda yayıldı.

Bir cevap yazın